The Cullens* Yönetici
Mesaj Sayısı : 2501 Rap Puanı : 9 Kayıt tarihi : 03/07/09 Nerden : Forks
| Konu: Cinemania Dergisi Kasım 2009 Sayısı - Robert ile Başbaşa Salı Kas. 10, 2009 3:54 pm | |
| Başka türlü olamazdı: baştan çıkarıcı bakışlar, solgun bir beniz, masum gülümseme, bu dünyaya ait olmayan tavırlar, bunların hepsi onun bu gezegenden olmadığını gösteriyordu, veya en azından şu an için öyleydi. Onun neden herkesi kendine aşık eden bir vampir olduğunu tahmin etmek çok zor değildi. Sanki bunlar yetmiyormuş gibi, o ayrıca kibar, harika bir espri anlayışına sahip ve kendine gülmeyi seviyor. Artı, çok hoş bir stili var: dar siyah pantolon, siyah üzerinde beyaz çizgileri olan bir tişört. Şu an Cannes film festivalindeki çadırımızın dışında bekleyen yüzlerce kız görmek hiç garip değil. Bazıları, sanki oyuncunun bir gülüşü veya imzasını almazlarsa hayatlarını kaybedeceklermiş gibi çığlıklar atıyor.
Ama Pattinson bunların hiçbirinin farkında değil, olanların aksine bir seks sembolü olarak gösterilmesi üzerine espriler yapıyor. Söyleşimize hayranlardan uzak ve bir yıldızın doğuyor olduğundan emin olarak başladık.
“Mmmm… Henüz Yeni Ay ile ilgili birşey söylemem mümkün değil, beklentileri yüksek tutmamız istendi, ama sanırım biraz bilgi verebilirim, olur mu? ” dedi yerlerimize oturur oturmaz. Oturacağı, minimalist ve sofistik tarzda döşenmiş mekanda bir tahtı anımsatan sandalyeyi çekerken “Burası biraz tuhaf, değil mi?” , diye şaka yapıyor. Festivale geldiğinden beri sürekli röportajlar verdiği ve film gösterimlerine katıldığı için yorgun olmasına rağmen bunu belli etmemek için çaba sarfediyor ve teklifini kabul edip konuşmaya başlayınca heyecanla anlatmaya başlıyor.
“Çektiğimiz en garip sahnenin Kanada’daki Lise’de gerçekleştiğini söyleyebilirim. Oraya gittiğimizde derslere devam eden pek çok öğrenci vardı, ve ben etrafta dolanıyordum. Garipti, çünkü sahne çok karmaşıktı. Halen tam olarak tanımlayamadığım bir duygu vardı (güler). Ben genel anlamda bu filmin çok daha karmaşık ve derin olacağını düşünüyorum. Ve bu durum benim karakterime başka bir doyut kazandıracak…” diye bize garanti veriyor.
Ama bu gilmde herhangi bir dönüşüm olmayacak, Pattinson bu duruma yaklaşımından bir değişim yaşamış. “Alacakaranlık’ı çekerken, etrafta bu kadar kalabalık bir ekibin olmasının beni gerginleştirdiğini söylerdim. Ancak, bu duygunun Yeni Ay’da bu kadar çok değişmesi garip. Belki de bu kadar büyük bir sette, ve kapsamlı bir yapımda çalışmaya alıştım. Açıkçası tüm film boyunca hissettiğim rahatlık beni şaşırttı. Bu benim için normal bir durum değildir. İlk kez kendimi çok güvenli hissettim, filmde Chris’in vermeye çalıştıklarını anlatmak istediklerimizi, duyguları, ruh halini ve Edward’ın arkasındaki herşeyi gerçekten anladım.”
“Alacakaranlık’ta çok şey öğrendim, ve bunları Yeni Ay’ın çekimlerine gelene kadar hiç farketmemiştim. Sete gelince edindiğim yeni becerileri keşfettim. Örneğin, daha önce beni en çok endişelendiren konular, artık hiçbir önem taşımıyordu. Yanlışlık yapma korkum ortadan kalkmıştı, yeni teknikler kullanmayı öğrenmiştim, ve bunlar muhteşemdi. Bir oyuncu olarak yeni bir güven duygusu ve ayrıca daha fazla özgürlük kazanmıştım. Bunun hiç durmayacak bir gelişim olmasını diliyorum.”
“Şimdi nasıl yıllar geçtikçe daha iyi roller aldığınızı anlıyorum. Kamera karşısında duyguları yakalamak ve filmi sizin filminiz yapmak için çok fazla tecrübeye ihtiyacınız var. Ama doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Her ne kadar halen öğrenmem gereken çok şey olsa da…” diyor.
Ama bu sadece yeni bir tecrübe seviyesi ile ilgili değil, ayrıca yeni bir duygusal seviye. Bu vampir Rob’un hayatını değiştirmişe benziyor, ve bu oyuncuya göre filmi izlerken farkedebileceğiniz birşey. “Elbette film ile hayatıma gelen yeniliklerden bir diğeri de kendimi karakterime çok daha yakın hissetmem. Onu daha yakından tanıdıkça onunla bağdaştırabileceğin duyguların ne kadar arttığını görmek muhteşem birşey. Bu size daha çok önsezi veriyor ve daha doğal oynuyorsunuz. Bu sanki onun aklındaki herşeyi çözmek ve neredeyse içgüdüsel olarak oynamaya benziyor. Bir rolün içine bu kadar çok girebilmek inanılmaz bir ilerleme. Sahneyi çekmeye başlamadan ve karaktere bürünmeden önce içinizde nelerin uyanayacağını asla hayal edemiyorsunuz.”
Her ne kadar Edward ve Robert çok yakınlaşmış da olsa, bu durum ikisinin ilişkisini daha da adanmış hale getiriyor. “Bu filmde bana en zor gelen şey çok karmaşık duyguları anlatmak için doğru yolu bulabilmekti. Karakterimin pek çok duygusal durumdan geçmesi gerekiyordu. Bu altında pek çok gizli anlam olan özel bir geçmiş ile birlikte çok derin bir roldü. Bazen bu duyguları ve ruh hallerini somutlaştırmak ve doğru canlandırmak çok zor olabiliyor.”
Robert’in çoğu zaman ne yapacağını bilmemesine rağmen, öğrendiği birşey var ise o da bu vampirin kesin limitleri, “Sanırım en azından Edward’ın hiç bir zaman almayacağı kararlar konusunda yeterince içgüdü geliştirdim. Ve bu bence izleyicinin de bildiği birşey. Bu filmi izleyen insanlar, film konusunda uzman olsunlar veya olmasınlar, oyuncuların doğru kararları alıp almadıklarını söyleyebilirler. Bu aslında filmlerde genellikle olan bir durum. Beyaz perdenin önündeki izleyiciler sizdeki kimyayı hissederler ve bu etkileşim size çok özel bir duygu olarak geri döner. Bu sebeple yapılan işin ciddiye alınması gerekmektedir, her sahne, her bir adım önemlidir. Bunu siz hissedersiniz, oyuncuların ve ekibin kalanı hisseder ve izleyiciler hisseder! İzleyici ve film arasında, benim karşısında hayrete düştüğüm, çok büyük bir bağ var, ve ben bu bağa çok büyük saygı duyuyorum. Her sahnede elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ve daha sete geldiğim andan itibaren rolüm için hazır oluyorum. Her ne kadar işimi yapmaktan çok keyif alıyor da olsam, sonuçta bu bir oyun değil. Ve bu büyük bir servet.” “Benim için filmler hayata ve ilişkilere benzerler. Bazen doğru insanı nasıl bulacağını bilemezsin. Ama en azından ne ile ilgilenmediğinden eminsindir. Aynı şey senaryo ve hikayeler için de geçerli. (güler) Öyle projeler var ki, anında size uygun olduğunu ve o rollerde çok doğal olacağınızı anlıyorsunuz, ve bazıları da var ki kendinizi o rolde hayal etmeye çalışıyorsunuz ve size uygun olmadığını biliyorsunuz. Size tanıdık geldi mi?” diye bana soruyor.
Ve bu konu bizi oyuncunun hayatındaki çok önemli bir bölgeye getiriyor, çünkü o 23 yaşında kendini dünyadaki tüm sahne ışıklarının altında buldu. Ama işte en iyi kısma geliyoruz: kendi kariyerini planlamak, “Bu yıl çalışmaya hiç ara vermedim ve Alacakaranlık ve Yeni Ay dışında pek çok farklı projede bulundum. Size şunu söyleyebilirim ki, seçmiş olduğum roller ve beni gelecekte göreceğiniz her bir karakter tamamen kişisel sebeplerden seçilmiştir, çünkü bunlar oynamam gerektiğini hissettiğim hikayeler. Bana neden diye sormayın, sadece içime doğdu! Ama gerçek şu ki, hiçbir planım yok, ve hiç bir strateji de takip etmiyorum. Sadece kalbimin bana söylediklerine inançlı olmaya çalışıyorum, ve hepsi bu.”
“Bu bağlamda her oyuncunun hayal ettiği şeyleri hayal ettiğimi düşünüyorum: yapmaya istekli olduğum, yaptığım için gurur duyacağım şeyleri yapmak. Bu çok basitmiş gibi görünüyor, ama aslında başarması zor, çünkü film endüstrisinde her zaman size bağlı olmayan küçük etkenler olacak.”
Yeterince mükemmel olan, bir vampire hiç benzemeyen karakteri ile olan bir başka benzerliği ise, analitik düşünce yeteneği ve hayatının her yönünü bir nedene bağlama şekli.
“Bence Edward’ın bir vampir olması gerçeği onu en az tanımlayan özelliği. İnanması zor biliyorum, ama bu sadece onun hayatının farklı yönlerinden biri. O olaylara çok gerçekçi bakıyor, ve olayların kendileri ile kalbinin ona söylediklerine göre o veya bu kararı vermenin çok önemli olduğunu düşünüyor. Bu kararların pek çoğu yeni, ve bu onun bu kararları almak zorunda olduğu ilk zaman, işte bu yüzden attğı her adımda düşünmesi ve nereye kadar gidebileceğinin bilincinde olması onun için çok önemli.”
“Bu anlamda, bu kendimi ona en yakın hissettiğim duygu. Bana tamamen yeni olan pek çok duygu ve deneyim vard ve ben onlardan birşeyler öğreniyorum. Bir örnek mi? Doğumgünümü hergün gittiğim barda kutlamak istedim ve hiç bunun yaratacağı karmaşayı düşünmedim… Ancak ben bu kadar göz önünde olabilirim! Hayatımdaki şeylerin değiştiğini öğrendim. Ve şimdi nereye, kiminle, ne zaman ve neden gideceğim konularında iki kez düşünmek zorundayım. Ve bana inanın ki, bu sonuca varmak kolay değil.”
Ancak halen İngiliz yıldız sokağa ayak bastığında neden olduğu karmaşaya alışamamış olsa da, Alacakaranlık’ın bir parçası olmaktan pişman değil. “Herşeyin nasıl meydana geldiğini görmek çok ilginçti, çünkü hiç kimse bu filmin nasıl olacağını ve bu projenin nerelere gideceğini hayal edemedi.”
“Biz bunun daha önce vampirlerle ilgili yapılan yapımlardan çok daha farklı olacağını biliyorduk, ve benim için açık olan tek şey, bu karakteri oynaması keyifli hale getirmem gerektiği idi, bu oldukça riskli bir istek. Bu yüzden Edward olmayı kabul ettim. Ve evet, bu rol benim hayatımda çok önemli bir ilerlemenin bir parçası oldu. Beni her zaman azar azar şaşırttı, benim şimdiye kadar hiç düşünmediğim kadar derin bir hal aldı ve bana neler yapabileceğim konusunda sonsuz olasılıklar verdi.
Artı, sevdiğim bir şey var, bu beni onunla derinden bağlıyor, bu da Edward’ın duygularına olan yakınlığı. Başkalarının zihnini okumak için gösterdiği aşırı duyarlılık beni büyülüyor. Kendini bu kadar iyi bilmesi ve bu kadar iç gözlemsel olması onun kendimle ilişkilendirdiğim başka bir özelliği ve beni çok etkiliyor.”
Pattinson sadece duyarlı ve karizmatik bir oyuncu değil, o ayrıca çok yetenekli bir müzisyen. Bu yüzden bu filmin müziklerinin de onun birşeyler öğrenebileceği bir platform olmasına şaşırmamak lazım. “Alacakaranlık müzikleri arasında yer alan parçamın bu kadar çok beğenilmesinin beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsiniz. Eğer internette Alexandra Patsvas’ın bunun yüzünden neler yaptığını araştırırsanız, bunun ne kadar müthiş olduğunu anlayacaksınız. Alexandra bu projeden önce zaten meşhurdu, ve bu onun kariyerinin ve başarı hikayesinin bir parçası olsa da, bu çalışma onun ve soundtrack için çalışan diğer müzisyenler için de çok önemli bir proje. Bu şöhretin iyi bir şey yaptığı ve bir şeylere neden olduğunu söyleyebileceğim zamanlardan biri. Soundtrack için çalışan çok yetenekli ama adı duyulmamış müzisyenleri düşündüğünüzde, onlar o ana kadar kendilerini göstermek için bir fırsat bulamamışlardı ama bu benim için bir ayrıcalık ve ben de değerlendirdim. Ve bu sadece Alexandra değil. MySpace dışında yaptığı müziği başkalarına duyuramayan başka müzisyenler de vardı, şimdi onlar da geçimlerini müzikten sağlamaya başladılar ve kendilerine sponsorlar buldular. İşte bu sürekli spotlar altında olmaya değer. Diğer türlü bu kadar gerilmenin ve ilgi odağı olmanın ne amacı olabilir ki? Siz de aynı fikirde misiniz?” diyor bize. Ayrıca bize boş zamanlarında arkadaşları ile bohem geceleri düzenleyip şarkı yazıp, çaldığını, bu şekilde normal bir hayat sürmeye çalıştığını söylüyor. | |
|