Bölüm 1
Gazetenin başlığı küçük bir satış makinesi gibi parladı : Seattle kuşatma altında – ölenlerin sayısı tekrar yükseldi. Bunu henüz kimse görmemişti.Bazı gazeteciler eksikleri tamamlamış olmalılar. Onlar şanslı,şu anda buralarda bir yerlerde değiller.
Muhteşem! Riley bir contayı uçuracaktı. O bu kağıdı gördüğünde etrafında olmayacağıma emin olmalıydım. Hadi, birisinin daha kolunu kırmasına izin ver!
Bir kararı gerçekleştirmek için birini beklerken, gösterişsiz olmayı deneyerek kılıksız bir binanın köşesinde , karanlıkta durdum. Herhangi birisinin gözleriyle karşılamayı istemeyerek yanımdaki duvara dik dik baktım. Uzun zamandan beri kapatılmış olan binanın zemin katı; soğuğa dayansın diye kontraplakla doldurulmuş pencereler.Apartmanın üstünde soğukta devrilecekmiş gibi duran daireler.Karanlığın diğer tarafındaki harap binalar sadece caddeyi daraltmış.Şehirde bir gece için normal bir sahne…
Daha açık konuşmayı ve dikkati çekmeyi istemedim ama birinin bir şeylere karar verecek olmasını diledim. Gerçekten susuzdum ve çatının üstünde olmamız , sağa ya da sola gitmemiz umrumda değildi. Sadece yanlış yer, yanlış zaman diye düşünmeye zamanımın olmadığı şanssız insanlar bulmak istiyordum. Maalesef bu gece Riley, varlıkta en faydasız vampirlerin ikisiyle beni yollamıştı.Riley avlama gruplarına kimi gönderdiğiyle asla ilgilenmezdi.Bu gece Kevin ve adını bilmediğim bazı sarışın çocuklarla birlikteydim.Onlar Raoul’un çetesine girdiler. Böylelikle salak oldukları onaylandı . Ve tehlikeli. Ama şuanda daha çok salak oldukları.Av için yönümüzü belirlemek yerine , aniden, hangisinin favori süper kahramanının daha iyi bir avcı olacağı üzerine bir tartışmaya giriştiler.İsimsiz sarışın şimdi Örümcek Adam üzerine iddiasını kanıtlıyor,sokağın tuğla duvarında çizgi filmin tema şarkısını fısıldıyordu.
Hayal kırıklığı içinde iç geçirdim. Biz hiç ava gidemeyecek miydik?
Solumda küçük bir hareket gözüme takıldı. Riley bu av grubunun dışında başka birini de gönderdi: Diego. Onun hakkında çok fazla bir şey bilmiyorum, sadece diğerlerinden daha yaşlıydı.O, Riley’nin kelime anlamında ‘sağ kolu’ ydu.Bu durum onu diğer moronlardan daha fazla sevmemi sağlamadı.
Diego bana bakıyordu.İç geçirdiğimi duymuş olmalıydı.Uzağa baktım.
Kafanı aşağıda tut ve çeneni kapat – Bu Riley’nin topluluğunda hayatta kalmanın yoluydu.
‘Örümcek adam zavallı bir kaybeden.’ dedi Kevin sarışın çocuğa. ‘Gerçek bir süper avcı nasıl olunur sana göstereceğim’ diye sırıttı. Dişleri bir sokak lambasının ışığında parladı.
Bir araba mavi-beyaz ışıklarıyla kaldırımı aydınlatırken ,Kevin sokağın ortasına atladı.Ayaklarını geriye büktü,sonra sanki bir güreş gösterisi gibi onları yavaş yavaş çekti.
Araç geldi,muhtemelen normal bir insan gibi onun yoldan geçmesini bekliyordu.Öyle olmalıydı. Kevin ‘ Kızgın Hulk! ’ diye bağırdı. ‘Hulk….PARÇALAR!’
Araba fren yapamadan , üstüne sıçradı.Ön tamponu yakaladı ve ezilmiş metallerini ve kırık camlarını kaldırıma vurarak başının üstünde döndürdü. İçerisindeki kadın çığlık atmaya başladı.
‘Oh olamaz...’ dedi Diego başını sallayarak. Koyu kıvırcık saçları, büyük geniş gözleri ve tam dolgun dudaklarıyla , o çok sevimliydi.Ama kim sevimli değildi ki?
Hatta Kevin ve Raoul’un diğer moronları bile güzeldi.
‘Kevin, bizim biraz daha küçük şeyler yapmamız gerekiyordu.Riley dedi ki ------ ’
‘Riley dedi ki! ’Kevin sert bir soprano taklidi yaptı. ‘Bir hatırlatma olsun , Diego. Riley burada değil.’
Kevin ters Honda’nın üzerine sıçradı ve şimdiye kadar kırılmadan kalan sürücü tarafındaki pencereyi yumrukladı.Sönmüş hava yastığını ve cam kırıklarını çıkarttı.
Arkamı döndüm ve nefesimi tuttum,beynim dayanmaya çalışıyordu.
Kevin’ın beslenmesini izleyemezdim.Bunun için fazla susuzdum, ve gerçekten onunla kavga etmek istemiyordum.Raoul’un hit listesinde yer almaya ihtiyacım yoktu.
5. ve 6. sayfa
Sarışın çocuğun aynı sorunları yoktu.Tuğlayı itti ve hafifçe arkama indi.Onun ve Kevin’ın birbirlerine hırladıklarını duydum , ve ıslak bir yırtılma sesinden sonra kadının çığlıkları kesildi.Muhtemelen kadını ikiye ayırmışlardı.
Bunu düşünmemeyi denedim.Ama sıcaklığı hissedebiliyordum ve arkamdaki damla seslerini duyabiliyordum.Nefes almamama rağmen bu boğazımı çok kötü yakmıştı.
Diego’nun ‘Ben buradan gidiyorum.’ diye söylendiğini duydum. Karanlık binalar arasındaki bir çatlağın içine eğildi , onun adımlarını takip ettim.Eğer buradan hemen uzaklaşmazsam artık çok fazla kanı kalmamış bir beden için Raoul’un serserileriyle sürtüşecektim.Ve belkide bu durumda eve dönemeyen biri olabilirdim.
Ah, ama boğazım yanıyordu.Acı bir çığlığı saklamak için dişlerimi birbirine bastırdım.Diego çöp dolu bir yan sokağa fırladı,daha sonra da bir duvara.Tuğlalar arasından parmaklarımla yarığı kazıdım ve kendimi onun arkasına attım.Terasta ,Diego hafifçe diğer çatıların üzerine sıçrayarak havalandı.Yakınında kaldım.Ondan daha gençtim ve bu nedenle daha güçlüydüm.
Onu kolaylıkla geçtim ama onun nereye gideceğini görmek istiyordum.Ve onun arkamda kalmasını istemiyordum.
Diego uzun süre durmadı,neredeyse endüstriyel rıhtıma kadar geldik.Nefesinin altından homurdandığını duydum.
‘Aptallar! Sanki Riley bize emirleri iyi bir sebep için vermemiş gibi..Örneğin kendini saklamak.Bir nebze sağduyulu olmak çok mu zor?’
‘Hey, Artık avlanmaya gidecek miyiz? Boğazım ateş içinde.’dedim.
Diego geniş bir fabrika çatısına indi ve hızla döndü.Tetikte bekleyerek geriye doğru birkaç metre atladım.Ama o bana saldırgan bir harekette bulunmadı.
‘Hey, sadece delilerle aramda biraz mesafe olmasını istedim’ diyerek gülümsedi.
Arkadaşçaydı ve ona dikkatlice bakmaya başladım.
Diego diğerlerine benzemiyordu.O çok…. sakin biriydi.Sanırım doğru kelime bu:Normal.
Şuanda normal değil ama önceden normaldi.Gözleri benimkinden daha koyu bir kırmızıydı.
Henüz bir süredir buralarda olmalıydı, öyle duymuştum.
Alıntı